PİYOTR İLYİÇ ÇAYKOVSKİ (1840 -1893)



Çaykovski bir harika çocuk değildi, hattâ işin garibi çocukken müzikle pek ilgilenmezdi de... Ama müzikseverlerin asıl önem verdikleri nokta, onun geç de olsa ölmez eserler yaratması ve bunlar sayesinde ölümsüzler arasında yer almasıdır.

Bir mühendisin oğluydu, liseyi bitirdikten sonra hukuk tahsili yaptı, fakat geçirdiği devamlı sinir buhranları neticesinde müziğe merak sardı ve Moskova konservatuarına yazılıp Rubinsten'den ders aldı. İlk bakışta Çaykovski hayatta herşeye sahip bir insan gibi görünüyordu ama alsında pek büyük bir eksiği vardı: aşk. İşte bu yüzdendir ki kendini bildiği günden ölünceye kadar bedbaht yaşadı. Arkadaşlıktan, aşktan ve kadınlardan müthiş korkuyordu, elinde olmadan, istemiyerek doğan bu korku, onu insanlardan uzaklaştırmıştı. Çaykovski'nin kederini ancak müzik dindirebiliyor, ancak onun sayesinde talihsizliğini unutabiliyordu. Düşmanları ve onu yakından tanımıyanlar, hakkında fena dedikodular çıkarmışlardı, artık herkes ağzına geleni söylüyordu. Bu arada Çaykovski'nin dertlerini anlayan, ona hak veren bir tek kişi vardı: Madam von Meck. Bu güzel dul, müziği her şeyden üstün tutuyordu. Çaykovski'nin bir uvertürünü dinledikten sonra bu garip tabiatlı besteciye hayran kalmış, sırf güzel eserler bestelesin diye her türlü masrafını ödemeyi üzerine almıştı. Bestecinin yüzünü hiç görmemişti, hayatı hakkında da bildikleri Çaykovski'nin mektuplarında yazdıklarından ibaretti. Şimdi genç besteci konservatuara hoca olmuş, senfoniler bestelemeye başlamıştı. "Kış Hülyaları" ismini taşıyan birinci senfoni, güzel halk motifleriyle dolu olmasına rağmen pek rağbet görmedi. "Küçük Rusya" ismindeki ikinci senfonisi de fazla alkış toplamadı. Ona şöhret kazandıracak eserleri daha sonra besteliyecekti.

Kardeşlerinin ve yakınlarının zoruyla, kendisini seven bir kızla evlenip de bu izdivaç, Çaykovski'nin hasta ruhunda iyi bir tesir yaratacak yerde tersine sinirlerini altüst edince, onu Cenevre gölü yakınlarında bir hastahaneye yatırdılar. Burada Madam von Meck'den aldığı teselli edici mektuplar onun en büyük eğlencesiydi. Madam von Meck, mektuplarından birinde şöyle diyordu: "Piyotr, Allah'ın yardımiyle tekrar iyileşip sevgili müziğine döneceksin. Artık, büyük senfoniyi, bizim senfonimizi bestelemenin zamanı geldi." Çaykovski, gönderdiği cevapta, yeni besteliyeceği dördüncü senfoniyi iyi kalbli hâmisine ithaf edeceğini müjdeledi. Madam von Meck, eserin bastırılması için lâzım olan parayı da derhal göndermişti, ününü dünyaya yaymak için bütün Avrupa'yı dolaşmaya razıydı.

Dördüncü senfoninin ilk çalındığı akşam Çaykovski İtalya'daydı. Uzun zaman eserinin akıbetinden bir haber alamadı. Ne yazık ki dördüncü senfoni, bestecinin beklediği başarıyı kazanamamıştı. Eleştirmeciler, birinci kısmı haddinden fazla uzun bulmuşlar, diğer kısımlarda da bir senfoniden çok bale müziği havası sezmişlerdi.

Çaykovski ile Madam von Meck arasındaki garip dostluk uzun zaman devam etti. Kadın, besteci hakkında onun anlattıklarından başka bir şeyler öğrenmeye kalkışmıyor, Çaykovski de hamisinin kendisiyle karşılaşmak istemeyişine boyun eğiyordu. Besteciye verdiği paraları da kendisi için bestelediği eserlerin komisyonuymuş gibi gösteriyordu. Birkaç defa garip tesadüflerin neticesi aynı yoldan geçtilerse de birbirlerine verdikleri sözü unutmayarak hiç bakmadan, hatta bakmayı düşünmeden ayrı istikametlere gitmişlerdi. Çaykovski kendini tamamiyle müziğe vermişti, hiçbir işe yaramaz bir adam olduğuna inandığından gecesini gündüzüne katarak çalışıyor, böylece kendini ıstıraptan kurtarıyordu. Gene kendi sözlerine bakılırsa bestelediği eserler onu bambaşka bir dünyaya götürüp orada her türlü acıdan uzak yaşatıyormuş. Çaykovski'nin müziğinde derin bir keder havası sezenler pek çoktur. Bestecinin daima kendi üzüntülerini anlattığını sanırlar. Halbuki aksine, Çaykovski'nin kişiliği eserlerinde pek önemli bir rol oynamaz. Ruhu notalara sadece seyirci kalır, ve besteci o hareketli, bazan ağır, gerçekten insanı acı düşüncelere sevkeden melodiler arasında kaybolur gider... Melankoliyle ince alayın ve dinî hislerin karışmasından doğan Çaykovski müziği, aynı zamanda Slav halk şarkılarının da etkisi altında kalmıştır. Müzik tarihlerinde romantik senfoni bestecisi olarak tanınan Çaykovski birçok opera da bestelemiştir. Fakat bunlardan ancak ikisi ün kazanabilmiş, zamanımıza kadar gelmiştir: Yevgeni Onyegin ve Maça Kızı. En çok beğenilen eserlerinden biri de Romeo-Juliet fantezi uvertürüdür. 1869'da yazılan uvertür daha sonra birkaç defa değiştirilmişti. Bestecinin bir Romeo-Juliet operası bestelemeyi düşündüğü muhakkak, ama nedense ancak iki arya bestelemiş ve uvertür başlı başına bir şaheser olarak kalmıştır. Çaykovski'nin bale müzikleri de senfonileri kadar şöhret kazanmıştır. "Kuğu Gölü" ve "Ormanda Uyuyan Güzel" baleleri bale edebiyatının en güzel parçalarıdır. Ünlü Fındıkkıran süitinin de aslında bir bale süiti olarak bestelendiğini pek az kimse bilir. 1812 "Solenello" uvertürünü her ne kadar Çaykovski beğenmemişse de bugün müzikseverler onun fikrine katılmıyor. Marseyez'le Çarlık marşından mülhem olarak yazılan uvertürde Napolyon'un Moskova seferi anlatılır. Bunlardan başka Slav Marşı ile İtalyan Kapriçiyosu da sevilen eserleri arasındadır. Keman ve piyano konçertoları da meşhurdur. Diğer bestecilerin aynı sazlar için yazmış oldukları konçertolar arasında Çaykovski'ninkiler daima kendilerini gösterirler. Bütün bunlardan başka oda müziği alanında da güzel eserler yaratmıştır.

1880 senesi bedbaht Çaykovski için başarılar, saadetlerle dolu bir yıl oldu. Yarı, Madam von Meck'in sayesinde, yarı da şansının yardımiyle eserleri beğenilmeye başlamıştı. Artık Rusya'nın sayılı bestecileri arasında onun da adı geçiyordu. Kazandığı paranın çoğunu fakir müzikçilere veriyor, kendisi de parasız kalınca Madam von Meck'den alıyordu. O yıl yaptığı Fransa ve Almanya seyahatleri umduğundan çok daha iyi neticeler verdi. İnsanlardan korkup daima uzaklaşmasına rağmen bütün Avrupa'da sevilen bir şahsiyet olmuştu. Yeni Dünya'da da anlaşılıp sevilmeye başlamıştı. Beşinci senfonisini tamamlamıştı. Dördüncü senfoni gibi bir kader senfonisi olan bu eserden sonra Amerika'nın altı büyük şehrinde konserler vermek üzere Yeni Dünya'ya davet edildi. Fakat tam saadetinin zirvesine eriştiği bir sırada yediği ani darbe onun hayatını gene karıştırdı. Madam von Meck, Çaykovski ile olan ilgisini kesmek istiyordu. Buna da sebep son zamanlarda mali durumunun bozulmuş olmasıydı. Çaykovski çılgın gibi kâğıda, kaleme sarılıp sevgisinin, bağlılığının asla paraya dayanmadığını anlatmaya uğraştı, fakat ne çare ki Madam von Meck kesin kararını vermişti. Çaykovski, sinirleri bozulmuş, ümitleri kırılmış bir halde kendini Yeni Dünya'ya ulaştıracak olan gemiye bindi. Amerika'da zengin fakir, genç ihtiyar herkes onun önünde saygıyla eğildi, fakat bu zafer Çaykovski'nin nazarında mânasız, boş bir zaferdi.

Kader, bestecinin acıyla dolu son yıllarını büyük başarılarla süslemişti.

İngiltere'de Cambridge Üniversitesine fahri profesör ilân edildi. Hiç durmadan konserden konsere koşuyordu. Bu arada da bestecilik hayatının en güzel eserini bestelemekle meşguldü. Altıncı senfoni, ölmüş bir dostluğun hâtırasına hürmeten yazılan bir veda şarkısıydı. Melodileri o kadar güzeldi ki bizzat besteci bile dinlerken gözlerinden yaşlar akıyordu. Çaykovski, altıncı senfoninin o güne kadar bestelediği eserlerin en güzeli olduğuna emindi, fakat bir türlü ona yakışacak bir isim bulamıyordu. Nihayet kardeşi imdadına yetişti. Senfoninin ismi "Pathetique Senfoni" olmalıydı.

Çaykovski "Pathetique Senfoni"den başka bir eser yazamadı. Dehasının derecesini ve ıstırabının güzelliğini bütün dünyaya bu senfoniyle ispat etmişti. Fakat bu senfoni aynı zamanda bestecisini meş'um bir âkıbetin beklediğini de sanki hatırlatır gibiydi. Senfoni bittiği sırada Rusya'yı kasıp kavuran kolera salgını nihayet Çaykovski'nin de ıstıraplı hayatına son verdi.

BAŞLICA ESERLERİOrkestra müziği: 4, 5, 6 No. lı senfoniler, 1 No. piyano konçertosu, re majör keman konçertosu, Romeo ile Juliet, fantazi uvertür, Slav Marşı, Francesca de Rimini-senfonik fantazi, 1812 uvertürü, İtalyan capricciosu. Başkaca: Yevgeni Onyegin, Maça Kızı operaları, Kuğu Gölü, Uyuyan Güzel, Fındık Kıran baleleri, Manfred senfonisi, Yaylı sazlar orkestrası için serenad. Mozartiana, Hamlet fantazi uvertürü, re majör yaylı sazlar kuarteti, la minör trio, şarkılar, piyano parçaları.

Yorumlar