MODEST PİYOTROVİÇ MUSORGSKİ (1839 -1881)


Musorgski'nin hayatını anlatan bir roman ancak Dostoyevski gibi bir yazarın kaleminden çıkabilir.

Bu bahtsız adamın uğradığı talihsizliklerin, çektiği acıların bir eşine Dostoyevski'nin romanlarından başka yerde raslamak mümkün değildir.

Petersburg'un dört yüz mil kadar güneyinde Pskov bölgesinde asil bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Modest Musorgski'nin babası, soylu bir ailenin gayrimeşru çocuğuydu. Zamanla eski hatıralar unutulduğu halde yapılan işlerin tesirleri bir nesil sonra kendini gösterdi. Modest eserleri sayesinde gayrimeşru bir evlat olarak ıstırap çeken babasının ismini temize çıkarmıştı.

Modest, daha pek küçük yaştayken bile son derece sinirli, müthiş hayalperest bir çocuktu. Dadısının anlattığı peri masalları hayalini büsbütün genişletiyor, zaman zaman ayakta kabuslu rüyalar görmesine sebep oluyordu. Sanki Modest, herkesten ayrı bir dünyada yaşıyordu, onun konuştuğu insanlar bambaşka mahlûklardı...

Annesi müziğe meraklıydı. Modest, kendini bilecek yaşa gelir gelmez, hemen piyano derslerine başlattı. Küçük Modest daha yedi yaşındayken Liszt'in piyano eserlerini hiç sıkıntı çekmeden çalacak kadar piyano öğrenmişti. Daha büyüyünce de Petersburg'da Alman dilini öğrenecekti. Modest, dil öğrenmeye de çok kabiliyetliydi. Fransızcayı, Almancayı ana dili gibi öğrendi. Latinceyi de klasikleri okuyup anlayacak kadar biliyordu.

Alman lisesini bitirince Harb Akademisine girdi. Hayatını kazanmak için kendine böyle bir meslek seçmek zorundaydı. Musorgski'nin hayatının en mesut günleri de subaylık devrine raslar. Besteci, pırıl pırıl üniformalar içinde, tığ gibi bir delikanlıydı o zamanlar...

Musorgski, kıt'aya girdiği zaman müzikten vazgeçmedi. Boş saatlerinde gene eskisi gibi piyano çalışıyor, yeni eserler besteliyordu. Kıt'adan izinli çıktığı bir gün, Petersburg'da birkaç müzikçiyle tanışmış, onların grubuna girmişti. Balakirev tarafından kurulan ve idare edilen bu grup bir nevi misyondu. Fransız, Alman ve İtalyan bestecilerini beğenen, ilk notasından son notasına kadar Rus havası taşıyan eserleri küçümseyen kütleye, bu beş kişilik grup Cui, Borodin, Balakirev, Rimski Korsakov ve Musorgski'yle karşı koyacaktı.

Genç müzisyenin bünyesi çok zayıftı. Esrarengiz bir sinir hastalığına tutulmuştu. Krizler geçiriyor, bunları unutmak için de bol bol içki içiyordu. Bütün bunların neticesi olarak da hayat telakkileri, anlaşılmaz bir şekil almıştı. Bu durumda herhangi bir kimsenin uzun müddet orduda kalamıyacağı aşikârdır. Hele Musorgski'yi Petersburg'dan çok uzakta bulunan bir kıt'aya tayin ettikleri zaman besteci askerliğe daha fazla dayanamıyacağını anladı.

Artık talihsizlikler birbirini takip etmeye başlamıştı. Askerlikten ayrıldıktan kısa bir süre sonra ailevi durumu bozuldu. Açlıktan ölmemek için mutlaka bir tarafta iş bulması lâzımdı. Musorgski'nin sırf bestecilikle para kazanması imkânsızdı, bunu kendisi de pekâlâ biliyordu. Onun için hiç böyle bir şeye teşebbüs etmedi. Garip tavırlariyle herkesin nefretini kazanıyordu. Ceketinin yakası yağlı, pabucu delik, beceriksiz bir kâtip olmaktan da ileri gitmesi kabil değildi.

Musorgski, dış görünüşünün sevimsizliği yüzünden hep haksızlığa uğradı. Petersburg konservatuarının genel şefi Anton Rubinstein, Musorgski'nin halinden öyle tiksinmişti ki, bu "dilenci kılıklı adamın" bir tek notasını dahi çaldırmak istemiyordu. Musorgski'nin ise eserlerini duyurmak için başka bir vasıta bulmasına imkân yoktu.

Bestecinin beğenilmemesinin başka bir sebebi daha vardı. Musorgski, Almanların ve İtalyanların kullandıkları klasik metodlara hiç aldırmıyor, sanki dünya üzerinde kendi halk müziğinden başka bir müzik yokmuş gibi sadece ondan ilham alıyordu. Beşler grubuna dahil olduğu halde arkadaşlarının hiçbirinin fikrine iştirak etmiyordu. Hele beynelmilel müzik tekniğini hiçe sayması, o gün için affedilmez bir kusurdu.

Musorgski, gerçekçi bir besteciydi. Gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini olduğu gibi müziklendiriyordu. Gerçi Gogol, edebiyatta realizmi çoktan kabul ettirmişti ama müzik başkaydı... Henüz dans salonlarından, eğlence yerlerinden öte gidememişti. Böyle bir unsurla köylü kadının ıstırabını anlatmaya çalışmak bir nevi delilikti. Fakat Musorgski, ithamları, katiyen mühimsemedi. Onu şahıslardan ziyade kitleler ilgilendiriyordu. Bir müzik içtimaiyatçısı sıfatiyle bundan hemen bir asır önce söylediği şu sözlere bakın:

"— Tıpkı teker teker insanlarda olduğu gibi, büyük topluluklarda da hiç kimsenin keşfedemediği hazineler gizlidir... Onları aramalı, bulmalı ve işlemeliyiz. Sanatçının vazifesi bu hazinelerin yerini bir bakışta keşfetmek, iç âlemlerini tetkik etmektir... Esasen bundan daha büyük bir saadet de olamaz."

Musorgski'nin ilk büyük operası de sarayda çıkan bir ayaklanmayı anlatır, bir ihtilalcinin kralı tahtından devirişini tasvir eder. "Boris Godunov" isimli operanın konusunu Puşkin'in bir eserinden ve Karamzin'in "Rusya Tarihi"nden almıştır. Operada olay Çar "Korkunç İvan" zamanında geçer. Besteci her zaman olduğu gibi, gene kendini eserin havasına kaptırmış, operasını bestelerken kendini "Boris" olarak kabul etmiştir. Fakat ne yazık ki tiyatro müdürleri, sahnelerinde bu operayı oynatmak cesaretini gösteremiyorlardı. Musorgski, operanın birçok yerlerini değiştirdi. Eserin tekniği çok zordu. Bütün yük bir tek baritonun üzerine yükleniyordu. Hiç kadınsız opera oynatmak kimsenin işine gelmiyordu.

Nihayet Petersburg operası 24 ocak 1874 tarihinde operayı sahneye koydu. Operanın parçaları gençler arasında derhal meşhur olmuştu, ama bu eser yüzünden Musorgski, en çok sevdiği arkadaşlarını kaybetti. Daima itidalli hareket eden Çaykovski bile "Boris Godunov'un adını duyunca renkten renge giriyor, öfkesinden yerinde duramıyordu.

Musorgski bu operasını bestelerken bütün müzik kaidelerini hiçe saymıştı. Fakat hiçbir eser de bu opera kadar milli olamamıştı.

Besteci çok daha sonra bir opera daha bestelemeye başladı. Fakat ikinci operanın bitmesine ömrü vefa etmedi.Musorgski'nin diğer eserleri arasında, "Çıplak Dağda Bir Gece" ve "Bir Sergiden Tablolar" isimli senfonik şiirleri, bugün dünyanın her yerinde sık sık çalınan ve sevilen eserlerdir. "Bir Sergide Resimler" isimli senfonik şiir bestecinin çok sevdiği arkadaşlarından biri olan ressam Viktor Hartmann'ın tablolarından mürekkep bir sergiyi tasvir eder. Musorgski, birkaç yıl önce ölmüş olan arkadaşının eserlerini bir tek parçayla meşhur edivermişti.

Bunların dışında bir sürü şarkı ve piyano eseri bestelemişti. Garip bir hastalığa tutulmuştu. Birçokları onun sar'alı olduğunu söylüyorlardı. Bedbaht besteci kırk iki yaşına bastığı gün, 6 mart 1881'de bir kriz geçirdi, kaldırıldığı askeri hastahanede ölüverdi. Hastalığı hakkında çeşitli yorumlarda bulunulmuştu. Halbuki Musorgski'nin derdi o kadar basitti ki... Sadece ıstırap ve sefaletti bu büyük besteciyi öldüren ...

Bütün eski arkadaşlar bu defa birer ikişer ortaya çıkmışlardı. Muazzam bir cenaze alayı da hazırlandı. Cenazeye sarfedilen para Musorgski'ye sağlığında verilmiş olsaydı kimseye muhtaç olmadan birkaç ay yer içerdi. Rimski-Korsakov, tamamen yanlış anladığı meslekdaşının bu hazin ölümünden büyük bir teessüre kapılarak arkadaşının eserlerini tanıtmaya çalışmak için and içti. Esasen o sıralarda Fransa'nın gözü de Rus bestecilerine çevrilmişti. Musorgski'nin eserleri Paris konser salonlarında çalınmaya başlayınca, Rimski-Korsakov'un işi daha da kolaylaştı. Ne çare ki, Musorgski bütün bunlardan habersiz, toprağın altında yatıyordu...

BAŞLICA ESERLERİOpera: Boris Godunov. Orkestra müziği: Çıplak Dağda Bir Gece, Bir Sergide Resimler (Orkestrasyon Dravel'in), Khovsantina prelüdü. Ses müziği: 75'den fazla şarkı. Başkaca: Piyano parçaları, iki opera.

Yorumlar