JOHANNES BRAHMS (1833 - 1897)


Müzik âlemi, Brahms'ı Beethoven'in bir devamı olarak tanır. Brahms'ın eserleri, tamamiyle Beethoven müziğinin üzerine kurulmuştur. Fakat bundan dolayı Brahms'ı taklitçilikle itham etmek doğru olmaz. Zira bu iki ölümsüz bestecinin sürdükleri hayat, karakterleri ve kederleri bakımından birbirine o kadar benziyordu ki yarattıkları eserlerin aynı havayı taşımaması imkânsızdı.

Brahms, Hamburg'un kenar mahallelerinden birinde dünyaya gelmişti. Babası içki âşığı, danstan, şarkıdan hoşlanan neşeli bir adamdı. Annesi ise babasından on yedi yaş büyük, ayağı sakat bir kadındı, fakat ellerinin marifeti Jakob Brahms'a her şeyi unutturmaya kâfi gelmişti. Brahms, yoksul fakat mesut bir ailenin çocuğu olarak neşeli bir hava içinde büyüdü. Babası askerî bandoda çalışıyordu. Oğlunun müzik kabiliyetini anlar anlamaz onu kısa zamanda iyi bir müzikçi olarak yetiştirmek için elinden geleni yaptı. Brahms, piyano dersleri almaya başlamıştı. Bir müddet sonra da "dahi çocuk" sıfatını kazanıp meşhur oldu. Hattâ bir empresaryo onu Amerika'ya götürmek istemişti, fakat babası, oğlunun Hamburg'da kalmasını uygun buldu. Genç müzikçi, her bakımdan tam bir tahsil devresi geçiriyordu. Geceleri sabaha kadar şehrin meyhanelerinde, uyumamak için durmadan içki içerek oturuyordu. Üzerine tam bir serseri havası çökmüştü. Yirmi yaşına bastığı zaman sadece istidatlı bir serseriydi. Fakat aradan birkaç ay geçtikten sonra Brahms, birden değişiverdi, kendini toparlayıp muntazam çalışmaya başladı ve meşhurların arasına katıldı. Bach'la Beethoven'in eserlerini ezberden piyanoda çalabiliyordu. 1849'da ünlü Macar kemancısı Remenyi, Hamburg'da bir konser verdi. Kendisine piyanoda Brahms refakat etmişti. Bundan sonra da ikisi beraber turneye çıktılar. Brahms, Macar kemancıdan öğrendiği çingene müziğini daha sonra eserlerinde kullanmıştır. Fakat Remenyi'nin en büyük iyiliği Brahms'ı zamanın en büyük kemancısı Joseph Joachim'le tanıştırmasıdır. Joachim, genç bestecinin hayatının akışını değiştiren bir rol oynamıştır. Brahms, cebinde Joachim'den aldığı tavsiye mektupları olduğu halde seyahate çıkmıştı. Franz Liszt, Joachim'in gösterdiği delikanlının istikbalde bir şeyler yapabileceğini anlamıştı. Schumann ise bir iki bestesini dinler dinlemez Brahms'a hayran kaldı. Bilhassa Clara Schumann, Brahms'ın en büyük koruyucularından biriydi... Artık günlerinin büyük bir kısmını Schumann'ların yanında geçiriyordu. Hattâ Brahms'ın Clara'yı sevdiği bile söyleniyordu, fakat bu hassas kadın genç bestecinin annesi olacak yaştaydı ve kocasına, çocuklarına çok düşkündü. Brahms'la hayatının sonuna kadar dost kaldı ve onu tanıtmak için canla başla uğraştı. Brahms da sanatçı karı kocaya karşı daima saygılı davranmış, çocuklarını kendi çocuğu gibi sevmişti. 1858 yılında "Çocukların Halk Şarkıları" isimli şarkı defterini küçük Schumann'lara ithaf etti. Schumann'ın sinirleri son zamanlarda büsbütün bozulmuş, delilik buhranları geçirmeye başlamıştı. Sonunda bir akıl hastahanesine yatırmak zorunda kaldılar. Brahms, bu taparcasına sevdiği büyük adamın yokluğunu evde hissettirmemeye çalıştı. Bir yandan da Schumann'ın haline çok üzülüyordu: akıl hastahanesinde tam iki yıl ölümle pençeleşti. Onun acıklı hali, karşısındakileri derin bir acı içinde bırakıyordu. Rüyalarını dolduran kadın nihayet serbest kalmıştı, ama acaba bunun bir faydası olacak mıydı? Her şeyi unutup sadece kendileri için yaşayabilecekler miydi?.. Brahms, bunun imkansızlığını biliyordu. Sonra birden ruhu sükûna kavuştu. Bununla beraber Brahms arada sırada kısa süren aşk maceralariyle kendini oyalamasını beceriyordu. Her yeni aşk hikayesi de yarattığı eserlere bir yenisini ekletiyordu. Brahms, bunu "Hislerin şarkıya çevrilmesi" diye açıklar.

Brahms, şimdi ünlü bir müzikçiydi. Piyano dersleri verdikten, eserler besteledikten başka Hamburg kadın korosuna da şef tayin edilmişti. Koroyu çalıştırma hele yazın, son derece zevkli bir işti... Şarkı söyleyen kızlar arasında Viyana'dan gelme küçük bir kız vardı ki, Brahma hepsinden çok onu seviyordu. Viyanalı kızların hep onun gibi güzel olacağını düşünerek 1862'de ilk defa başşehre gitti. Böylece büyük bestecinin hayatının ikinci yarısı da başlamış oluyordu. Tertip edilen bir konserde kuartetlerinden birini çalarak müzikseverlerin dikkatini üzerine çekti. Daha başka konserler verdi. Burada oda müziği eserleri yazmaktan da geri kalmıyordu. Müzik âşığı Viyanalıları iyice kendine bağlayan Brahms, her büyük besteci gibi, doğduğu şehre dönüp orada itibar görmeyi istiyordu. Belki şimdi Hamburg senfoni orkestrasının şefi olurdu... Fakat Hamburg, Brahms'a yüz çevirdi, bunun üzerine besteci de Viyana'da kalıp koro şefliği yaparak, güzel hanımlara dersler vererek geçimini temin etti. Son zamanlarda evden aldığı haberlere çok üzülüyordu. Babasının yaşlandı diye yeniden evlenmek için ayrıldığı annesi çok geçmeden öldü. Yeryüzünde en fazla sevdiği kadından birini maddeten, ötekini de mânen kaybetmiş oluyordu. Maddeten kaybettiği kadının ruhuna ithafen bir "Germen Requiem"i (Alman ölüm şarkısı) yazdı. Bu eser o zamana kadar bestelediklerinin içinde en tesirlisi, en duygulusuydu.

Brahms, giyimine hiç aldırmaz, sıhhatiyle meşgul olmazdı. Çok şakacıydı. Ama bu daima gülen güldüren neşeli adamın aslında pek duygulu bir kalbi vardır ve dertlerini etrafındakilerden saklamasını iyi bilirdi.

Brahms'la Beethoven arasında büyük benzerlik bulunduğunu söylemiştik. İkisi de Almanya'da doğdukları halde hayatlannın önemli bir kısmı Viyana'da geçmiştir. İkisi de klasik üstadlarıydılar. Tabiat âşıkıydılar, yumuşak kalbli olmalarına rağmen dostlarına kaba muamele etmekten de geri kalmazlardı. İkisi de şakayı severdi. Hiç evlenmediler, anne sevgisini her şeyden üstün tutarlardı. Onlar için müzik bir matematik işiydi. Bilhassa Brahms, eserlerini gayet ince hesaplayarak bestelerdi. O kadar ki birinci senfonisinin üzerinde on yıl çalışmıştı. 1876'da tamamlanan birinci senfoni için Hans von Bülow, "Onuncu senfoni" demeyi daha uygun buldu. (Onuncu senfoni derken Beethoven'in dokuz senfonisini düşünmüştü...) Ona göre müzik dünyasının üç B'si birbirinin devamıydılar: Bach, Beethoven ve Brahms. Beethoven, Bach'ın, Brahms da Beethoven'in yolundan gitmişti. Brahms, mutlak müziğin en sadık koruyucularındandı. Eserlerinde bir hikaye anlatmaya, notalara bir şeyler eklemeye hiç lüzum görmüyordu. Müzik, saf müzik olduğu zaman güzeldi. Zaten bestelediği eserler de daha çok kulağa hitabeden eserlerdi. Onun müziğini anlamak çok güçtü. Ancak karakterini iyice bilenler, notaların mânasını sezebiliyorlardı. Hep çalışmalar içinde yaşayan bu garip ruhlu bestecinin eserlerinin her biri birer matematik problemi gibi üzerlerinde derin incelemeler yapılması gereken anıtlardı. İkinci senfonisini Beethoven'in Eroika senfonisine benzetenler çok oldu... Brahms, bütün hayatı boyunca sadece dört senfoni bestelemiştir. Bunlardan da en çok çalınanı ve sevileni üçüncüsüdür. Bunu da Beethoven'in beşinci senfonisiyle kıyaslayanlar çoktur...

Daha ziyade oda müziğine önem verdiğinden, sayısız kudretli trioları, düoları vardır. Şarkılarını çeşitli albümlerde toplamıştır. Uzun yıllar oda müziği üzerinde çalıştıktan sonra tekrar piyanoya dönmüş ve iki konçerto bestelemiştir. Sevgili dost kemancı Joachim için bir tek keman konçertosu yazmış, o da keman edebiyatının en ünlü eserlerinden biri olmuştur. Ayrıca bir de keman ve viyolonsel için konçerto yazdı. Bunlar dışında Macar dansları, çeşitli keman ve piyano parçaları, oda müziği eserleri, iki uvertürü ve bir sürü şarkısı vardır. Brahms'ın çocukları eserleriydi. Onlarla avunur, herkesten gizlediği acılarını onların anlayıp teselli verdiğine inanırdı.

Clara Schumann'ı da kaybettikten sonra 1897'de öldü.

BAŞLICA ESERLERİOrkestra müziği: Haydn'ın bir temi üzerine varyasyon, 4 senfoni, Akademik Festival Uvertürü, Trajik Uvertür, re majör keman konçertosu, 2 piyano konçertosu, la minör keman, viyolonsel konçertosu. Koro müziği: Bir Alman Requiem'i, Alto ses, erkek korosu ve orkestra için rapsodi, Liebeslieder vals (4 ses ve iki piyano için). Oda müziği: 3 piyano kuarteti, piyano kenteti, klarnet kenteti, 3 yaylı sazlar kuarteti, 3 piyano triosu, 3 keman sonatı, 2 viyolonsel sonatı. Piyano müziği: Haendel'in bir temi üzerine varyasyon, Paganini'nin bir temi üzerine varyasyon, balladlar, capricciolar, intermezzolar, Macar dansları, valsler. Ses müziği: Birçok şarkılar.

Yorumlar