Alban Berg, çoğu zaman Schönberg okulunun romantik bestecisi olarak anılır. On iki ses tekniğini kullanmaya başladıktan sonra dahi eserlerinde az çok belirli tonalite alanları fark edilen ve heyecanları ifadede romantikler gibi davranan Alban Berg'in müziği Richard Wagner'le çeşitli yeni okullar arasında bir köprü gibidir.
Alban Berg, Arnold Schönberg'e raslamadan önce Johannes Brahms, Anton Bruckner, Gustav Mahler gibi bestecilerin etkisi altındaydı. Bir yandan da Fransız empresyonistleri Berg'in müziğinin kaynaklan arasına girmiştir. Sonra hocası Schönberg onu büyüledi. Bununla beraber Alban Berg hiçbir zaman Schönberg'in taklitçisi durumunda kalmamıştır. Berg'in müziği insani değerleri, his ve heyecanları ifadede gösterdiği başarı ile Schönberg'in müziğinden farklıdır. Berg, müziği bazı matematik kaidelere göre ele almakla yetinmekten daima uzak kalmıştır. Alban Berg, ömrünün son yirmi yılında gitgide her türlü tesirden sıyrılmış ve kendi kişiliğini ortaya koymuştur.
Alban Berg verimli bir besteci değildi, fakat bestelerini en küçük teferruatına kadar titizlikle işleyen çok ciddi bir sanatçıydı. Hayatının sonuna kadar müzik dünyasının acı tenkitleri ve istihzalariyle karşılaştı, fakat kendinden ve eserinden hiç şüphe etmedi. Bugün Berg'in müziğini içten sevenler çoktur; sevmiyenlerin çoğu da bu müziğin yirminci yüzyıl müziği üzerindeki etkilerini kabul ederler.
*
Alban Berg 9 Şubat 1885'te Viyana'da doğmuştur. Bir tüccarın oğluydu. Çocukluğunda ilgisini en fazla kitaplar çekiyordu: Alman klasikleri, romantikler, İbsen'in oyunları, Oscar Wilde... Müziğe ilgisi daha sonra başlamış, fakat bir müddet müzik, Berg için bir heves olmaktan ileri geçememiştir. 1905'te Avusturya Hükümetinde memur olmuştur. 1907'de kendini ciddi olarak müziğe vermeyi kararlaştırdı. Memurluktan istifa ederek Berlin'e gitti. Arnold Schönberg'in öğrencisi oldu.
1908'de bestelediği piyano sonatı op. 1, muhteva bakımından Wagner müziğinin etkisinde, şekil bakımından atonaldir. Yaylı Sazlar Kuarteti op. 3 (1910), Orkestra ile Beş Şarkı op. 4 (1912), Klarnet ve Piyano için Dört Parça op. 5 (1913) ve Üç Orkestra Parçası op. 6 (191314) da hep atonal bestelerdir.
Alban Berg'in bestesi, "Orkestra ile Beş Şarkı"dan iki şarkı ilk olarak Viyana'da, 31 mart 1913'te Schönberg ve öğrencilerinin müziğine tahsis edilen bir konserde çalınmıştır. Bu konser dinleyiciler arasında Viyana salonlarında o zamana kadar görülmemiş bir hava estirmiştir. Gülmeler, ıslıklar, bağırmalar... derken dinleyiciler biribirine girmiş ve ortalığı yatıştırmak için polisin yardımına ihtiyaç duyulmuştur.
Çalınan ilk eserine karşı dinleyicilerin gösterdikleri bu tepki besteciyi aynı yolda eserler hazırlamaktan alıkoymuş değildir. Aksine ,tamamiyle atonal bir opera bestelemek kararını bu sıralarda vermiş ve metni de sevmiştir: Wozzeck, Georg Büchner'in ekspresyonist oyunu.
Berg, Birinci Dünya Savaşında, Avusturya ordusunda hizmet etti. 1921 yılında, kendisini Avrupa'da ve Birleşik Amerika'da tanıtacak olan Wozzeck operasını bitirdi. Wozzeck, temsili o derece güç bir eser olarak göründü ki, kimse bu eserin tamamının sahneye konabileceğini ümit etmiyordu. 1924 Frankfurt müzik festivalinde eserden üç parça çalındı. Bu parçalar çok beğenilmiş ve Berlin Devlet Operası 1925'te eserin tamamını temsile karar vermiştir. Wozzeck 14 Aralık 1925'te ilk defa Berlin'de sahneye kondu. Eser seyirciler üzerinde zıt istikametlerde büyük heyecan yaratmıştır. Bir eleştirmeci bu temsili Debussy'nin "Pelleas ve Melisande"ından beri opera alanında raslanan en dikkate değer olay diye adlandırırken başka bir eleştirmeci şöyle yazıyordu: "Kendimi bir tiyatroda değil de sanki bir deliler evinde zannettim..." Ve bu ikinci yargı çoğunluğun izlenimine uyuyordu. Bir iki yıl süreyle ki, 29 Kasım 1926'da Prag Millî Tiyatrosunda iş çığırından çıktı ve resmî makamlar şehrin sükûnunu sağlamak gayesiyle operanın oynanmasına mani oldular. Fakat yıllar geçtikçe dinleyicilerin tepkisi yerini ilgi ve meraka terketti ve Wozzeck ilk on yıl içinde Avrupa'nın 28 şehrinde 150 defa oynandı.
Alban Berg 1924'te hocası ve dostu Schönberg'e ellinci doğum yıldönümü hediyesi olarak "Oda Konçertosu"nu besteledi. On iki ses tekniğiyle meydana getirdiği bu eserini müzik üzerindeki düşüncelerini belirten bir mektupla Schönberg'e, ithaf etti.
1926'da bestelediği "Lyric Suite"te on iki ses tekniğini (dodekafoni) büyük bir başarı ile uyguladı. Artık bu alanda kendi önünde yalnız Schönberg bulunuyordu.
Berg "Lulu" adlı ikinci bir opera bestelemeğe başlamış fakat bu operayı bitirememiştir. Bütün malzemesini bir tek on iki ses dizisinden almak suretiyle yüksek ölçüde bir müziksel birlik sağlamaya muvaffak olduğu bu operadan beş parçayı besteci "Lulu Süiti" adiyle aynca bir araya toplamıştır. Lulu Suiti 1934'te çalınmış ve bestecinin icrasını gördüğü son eserini teşkil etmiştir.
Alban Berg'in son bestesi "Keman ve Orkestra İçin Konçerto" (1935) dur. Bu konçertoyu Gustav Mahler'in dul karısının sonraki bir evlilikten meydana gelen kızının ölümü üzerine bestelemiştir. On iki ses tekniğiyle bestelenen bu eser güzel ve dokunaklı bir müzikle doludur. Alban Berg'in Manon Gropius'un hatırasına bestelediği bu requiem gerçekte - Mozart'ınki gibi - kendi requiem'i olmuş ve besteci eserin çalınmasını görememiştir.
Alban Berg 24 aralık 1935'te Viyana'da ölmüştür.
"Keman ve Orkestra İçin Konçerto" ilk olarak 19 nisan 1936'da Barselona'da Milletlerarası Çağdaş Müzik Derneğinin 14 üncü Festivalinde çalınmış, dinleyenler ve eleştirmeciler tarafından beğenilmiştir.
Lulu operası da 2 haziran 1937'de ilk olarak Munich'te sahneye konmuş, büyük başarı sağlamıştır; temsilin sonunda seyirciler ayağa kalkarak eseri on dakika alkışlamışlardır.
Alban Berg şehir hayatını sevmezdi. Yılın bir kısmını şehirden uzakta, etrafı dağlar ve göllerle çevrili köylerde geçirirdi. Viyana'daki evi de şehrin gürültüsünden ve tozundan uzakta, yeşil bahçelere karşı, kenar ve sakin bir yerdeydi. Müzik ve edebiyat üzerine değerli kitapların bulunduğu kitaplığı bu evdeydi. Burada karısı Helene'in sıcak ilgisi ve anlayışı içinde bestelerini ve eleştirmelerini hazırlardı. Çalışmalarının yorgunluğunu küçük otomobiliyle kırlara doğru açılarak giderirdi.
Anton Webern, Erwin Stein, Friedrich Polnaner ve Gustav Mahler'in dul karısı samimi arkadaş çevresini teşkil ediyordu.
Sıhhati çok kararsızdı; on sekiz yaşlarındayken başından geçen bir aşk, beden ve ruh denkliğini altüst etmişti. Yirmi üç yaşlarında astıma tutulmuş, bir daha bu hastalıktan büsbütün kurtulamamıştı. Bol bol çay içer, iyi şarap ve iyi yemekten hoşlanırdı.
Çevresinde şen ve şakacı bir insan olarak görünürdü. Fakat bu onun kimliğinin yalnız üst kısmıydı. Bunun altında mistik bir ruh, filozofça bir düşünüş ve yaratıcı bir hayal gücü gizliydi.
BAŞLICA ESERLERİ
Müzik Kategorisi | Eserler |
---|---|
Orkestra müziği | Keman ve orkestra konçertosu |
Başkaca | Lulu operası |
Lirik süit (yaylı sazlar kuarteti için) |
Yorumlar
Yorum Gönder