Schubert, Viyana'da on iki çocuklu, fakir bir mektep hocasının ortanca oğluydu. İlk müzik derslerini babasından aldı, ve kısa zamanda keman çalmayı öğreniverdi. Onunla artık ağabeysi Ignaz meşgul olacaktı, ama küçük Schubert, kısa zamanda müzik bilgisini o kadar ilerletmişti ki, ağabeysi, bu acayip görünüşlü kardeşine daha fazla ders vermenin zaman kaybetmekten başka işe yaramıyacağını anladı. Schubert fazla konuşkan bir çocuk değildi, ama keman çalmakta bütün arkadaşlarından üstündü. Kelimelerle anlatamadığı şeyleri kemanıyla çalmakta çok başarı gösteriyordu, böylece kısa zamanda arkadaşlarına kendini sevdirdi.
Schubert, vaktinin çoğunu eser bestelemek; keman, piyano çalmakla geçiriyordu. Tabiî neticede de derslerinden kırık notlar almaya başladı. İlk zamanlarda, oğlunun müzik çalışmalarına pek önem vermeyen baba, Schubert'in günden güne tembelleştiğini görünce telâşa düştü.
Eser bestelemenin bir insanı yaşatmaya yetmiyeceğine inanmıştı. Hem o, Schubert'in de kendisi gibi bir hoca olmasını istiyordu. Şu halde, küçük Franz, notaları bir yana bırakıp derslerine, hele matematiğe çalışmalıydı. Fakat Franz Schubert, babasının ihtarlarına yeni birkaç şarkı besteliyerek cevap verdi.
On yedi yaşına geldiği zaman annesi ölmüştü. Schubert ise askere alınma tehlikesini önlemek için nihayet babasının dediği gibi yapmış, hocalığa başlamıştı. Zavallı Schubert, çok bedbahttı. Ders verdiği sınıf, onun için bir hapishane hücresinden farksızdı. Bu arada acılarını Theresa Grob isimli bir genç kızın aşkıyla dindirmek istedi. Halbuki genç kız çok geçmeden zengin bir fırıncıyla evlenip, kalın gözlüklü çirkin hocayı unutuverdi. Schubert, gerçi aşkta talihsizdi ama, arkadaşlarının bolluğu bu kusurunu örtbas edebiliyordu. Viyana'nın arka sokaklarındaki küçük birahaneler, büyük binaların küçük çatı katları, Schubert ve arkadaşlarının toplantı yerleriydi. Bir araya geldikleri zaman Schubert, onlara en son bestelediği şarkıları çalar, tatlı nağmelerle arkadaşlarını da kendi hayal alemine sürüklerdi. Bütün düşüncelerini, büyük bir kolaylıkla bestelediği eserlerinde ifade ediyordu. Bir yıl içinde iki yüz elliyi aşkın şarkı bestelemişti. Bunlar içinde bir tanesi vardı ki, çağın en ünlü şarkıcısı, notasını eline alıp da mırıldanmaya başladığı zaman, hayranlığını ifade edecek kelime bulamadı. Bu Goethe'nin "Der Erl König" isimli şiirinden mülhem bir parçaydı. Bir baba, kucağında küçük oğlu olduğu halde atına binmiş, dörtnala evine sürmektedir. Ama küçük çocuk hiç durmadan kendisini geriye çağırdıklarını tekrarlar. İddiasına göre, "Erl König" yavruya birçok şeyler vadetmektedir. Baba, çocuğunun yalvarmalarına aldırmadan eve doğru yol alır. Fakat nihayet atından indiği zaman da zavallı yavrucağın cansız bir halde kucağında yattığını görür.
Schubert, şiirin bestesini Goethe'ye gönderdi. Fakat Goethe, ünlü bir şairdi, böyle olur olmaz her bestecinin eseriyle ilgilenemezdi. 'Bedbaht Schubert'in binbir ümide kapılarak gönderdiği müsveddeleri kayıtsız bir tavırla bir kenara attı. Yıllar sonra, bir konserde Goethe, kendi şiirinin çalındığını duyunca bu güzel şarkının bestecisini öğrenmek istedi. Ancak o zaman Schubert'i hatırladı; bu dahi sanatçıyı derhal tebrik etmeliydi. Ne yazık, Schubert, çoktan ölmüştü.
Yirmi yaşındayken altı senfoni de bestelemiş olduğu halde, bir türlü kazancı artmıyordu. Matbaacılar, onun paraya muhtaç bir insan olduğunu anladıklarından her şarkı götürüşünde ücreti biraz daha azaltıyorlardı. Tabiî zavallı Schubert, basit bir toplama dahi yapamadığından bu karışık hesapların altından çıkamıyordu. Ama Schubert'in paraya da pek aldırdığı yoktu ya... Kendisini yaşatacak kadar para bulursa fazlasını istemeyi aklına bile getirmiyordu. Arkadaşlarından birinin sayesinde Kont Esterhazy ile tanıştı ve kızlarına müzik dersleri vermeye başladı. Hatta bazı iddialara göre, Schubert, Esterhazy'nin küçük kızı Caroline'le bir müddet sevişmişti.
Schubert'in en büyük arzusu; iyi bir opera bestecisi olmaktı, ama Tanrı bu zavallı adamdan onu bile esirgedi. Schubert bütün çalışmalarına rağmen, yazdığı operaları kimseye beğendiremedi, bugün dahi o eserlerin bir yerde çalındığı, hatta bahsinin geçtiği pek duyulmaz. O, şarkılarıyla meşhur olacaktı. Yıllarca hiç durmadan kalbinin şarkılarını yazdı. "Ne zaman bir aşk şarkısı bestelemeye kalksam, mutlaka bir ıstırap şarkısı oluyor" diyerek talihinin kötülüğünden acı bir istihza ile bahsetmişti... En çok sevdiği besteci Mozart'tı. Yazık ki, onunla tanışık imkânını bulamadı... İşin garibi şu ki, Schubert, Mozart'ı çok sevdiği halde, bestecilikte onun yolunu takib edemedi. Mozart'ın melodilerindeki o akıcı neşeye karşılık, Schubert'in şarkılarında gizlenmek istenen bir ıstırabın yarattığı kederli bir hava vardır.
1823 yılında, yirmi altı yaşına bastığı sırada, ağır bir hastalığa tutuldu. Viyana umumî hastahanesine kaldırdılar. Orada sıkı bir tedaviye tabi tutulan Schubert, çıktıktan sonra kendine iyi bakamadı, ve o günden sonra da tifoya benziyen, fakat asıl mahiyeti iyice anlaşılamıyan bir hastalığın nöbetleri genç besteciyi günden güne eritti. Sesinin kalınlaşmasıyla korodan atıldığı günden beri çektiği türlü ıstıraba bir de sebebi bilinmeyen bir hastalık eklenince artık Schubert dünyayı büsbütün karanlık görmeye başladı. Arzularının asla yerine gelemiyeceğini biliyordu.
Müzik tarihlerine "Bitmemiş" adıyla geçen iki kısımlı güzel eserin dedikodusu hala devam edip gitmektedir. Schubert, senfoniyi neden yarım bıraktı? Eseri beğenmediği için bir kenara mı atmıştı? Yoksa, üçüncü kısmın notaları kayıp mı olmuştu? (Zira Schubert, nota kâğıdı almak için para bulamadığından, şaheserlerinin çoğunu külahlara, lokantalarda yemek listelerinin arkalarına, hatta peçetelere yazmış, büyük bir kısmı da şunun bunun elinde kalıp yok olmuştur.) Acaba Schubert, senfonide bir yenilik yaratmak isteyerek, bu eserini mahsus mu iki kısımlı yapmıştır?
Hayır, bunlardan hiçbirinin doğru olmadığı muhakkak, çünkü Schubert, bitmemiş senfoniyi yeni bestelediği sırada bir arkadaşına şöyle demişti: "Dostum, bu eseri dinlerken gözünün önünde öyle bir adam canlandır ki, sıhhati asla düzelmiyecek, parlak ümitlerinin hiçbiri hakikat olmıyacak, ve hayatı yarım kalacak bir insan." Bestecinin tarif ettiği bu zavallı insan, bizzat kendisidir. Viyana'daki hastahaneden çıktığı zaman, bir daha tam manasiyle sağlam bir adam olamıyacağını anlamıştı.
Schubert, "Bitmemiş" senfoninin ilk çalınışında hazır bulunamadı. Ölümünden on beş yıl sonra bir arkadaşının masasının gözünde tesadüfen bulunan notalar çalındığı zaman, bütün dünya yerinden oynadı ama, ne çare ki, senfoni öksüzdü artık...
Schubert'in notaları kaybolmamış eserleri arasında 650 şarkı, sekiz senfoni, Rosamunde ve diğer altı uvertür, yaylı sazlar için on beşe yakın kuartet, piyano için yirmi dört sonat, muhtelif danslar, marşlar, empromptüler vardır.
1827 senesinin mart ayında, Beethoven'in cenaze merasiminde hazır bulundu. Cenaze gömüldükten sonra, arkadaşlarıyla beraber bir birahaneye giderek, biraz evvel gömdükleri büyük adamın şerefine kadeh kaldırdı. İkinci kadehi de ondan sonra ölecek büyük insan için kaldırmakta bir mahzur görmedi. Kendi şerefine kadeh kaldırdığından tamamen habersizdi. On dokuz ay sonra da kardeşleri ve arkadaşları, Schubert'in bir ıstırap yuvası haline gelmiş cesedini Beethoven'in yakınına gömdüler. Schubert, kendisini Beethoven'la yan yana gömmelerini vasiyet etmişti, fakat aksilik bu ya, hemen oracıkta yer bulunamadı. Fakat artık Schubert'in arzularının hepsi değilse bile, büyük bir kısmı yerine geldi... Büyük bir opera bestecisi diye tanınmamasına rağmen, en büyük besteciler arasında layık olduğu yeri buldu. Şimdi mezarı da Viyana'nın Merkez mezarlığında Beethoven'inkiyle yan yana. Şu halde artık bitmemiş senfoniye bir son ilave etmeye lüzum yok, o, kendiliğinden tamamlanmıştır.
BAŞLICA ESERLERİ
Kategori | Eser |
---|---|
Orkestra Müziği | 8. (Bitmemiş) Senfoni |
9. Senfoni | |
Rosamund | |
Oda Müziği | La minör ve Re minör Kuartetler |
Do Majör Kentet | |
Piyano ve Yaylı Sazlar için La Majör Kentet | |
Si bemol Majör Trio | |
Piyano Müziği | Müzik Anları |
Empromtüler | |
Do minör Sonat | |
La Majör, Si bemol Majör Sonatlar | |
Ses Müziği | 660'den Fazla Şarkı |
Başkaca | 1-7 Senfoniler |
Mesler, Telli Sazlar için Kuartetler, Piyano Sonatları, v.b. |
Yorumlar
Yorum Gönder